Değerli okurlar;
Düşünceler sekteye uğramışsa ve o düşüncelerle mürekkep hafifliği ile kâğıda dökülen damlalar, helezonlar çizerek nasıl şekil alıyorsa, insan duyarlığı da, kalemle çizdiği engin okyanuslar haritasını öyle şekillendirir. Kalem sahibi olmakla kuşandığımız sorumlulukla bir dağ kadar ağır ve onurlu, bir gökyüzü kadar büyük, bir deniz kadar derin olmalıdır. Soyut yaklaşımlara kurban vermeyen, kurumsal ve eylemsel düşünüş ve sayış biçimlerini önceliklerine göre kaleme alınmalıdır. Gerçek kalem sahibi, hak ve adaletin en onulmaz savunucusu, bu hususta azat kabul etmez mürekkep işçisi, zulüm, adaletli gibi her türlü haksızlık karşısında hesap soran, çelik yürekli, ne bu dünyanın beş kuruşluk makamına, ne de ihtişamına yakasını kaptırmayan kişi ve kişiler olmalıdır. Onun gözü, kalemini onurlu ve karakterine yakışan şekilde diri tutmaktır. O, bireysel sorumluluklarının yanında toplumsal sorumluluklarının da bilincindedir. Kimi zaman ağlatan, kimi zaman düşündüren, kimi zamanda ümitlendirendir. Onun tek bir amacı vardır, fikirlerinin yaşanması için en onulmaz meşakkatlere göğüs germek, karşılaştığı engelleri karşısında kalemini bükmeden, mürekkebin son damlasına kadar gerçekleri görüp onları yazmaktır.
Kalem sahibi dosttur, sevginin en alımlı yanlarını paylaşabileceğimiz kimsedir. Onun sevgisi dağıldıkça çoğalır. Gerçekleri yazdıkça insanların yüreğinde yerini hep hazır ve sıcak tutar. Sözü olan herkesin dinlenmesi gerektiğini bilir. Sözü slogan ve hakaretten başka olmayanların kalemi çürük içi boştur. Kalem yazdırır, söz söyletir. Kalem bilgilendirir, söz aydınlatır. Onun için kalemi ve sözü onurlu kılmalıyız. Çünkü onur, kaleme en yakışanıdır.
Kalemi satılık olanlar, kalemin iç dünyasında saklı duran onurdan habersizdirler. Onu açığa vurmaktan acizdirler. Üç beş kuruşluk dünyalık için kaleminin onurunu kıranlar, zaten kalemin anlamında uzak yaşamaktadırlar. Kalemi diri tutmak, yazılanı onurlu kılmak, düşünceyi en iyi şekilde yansıtmak, toplumu ayrıştırıcı söz ve uğraşlardan kaçınmak, kalemi ile kazandığını helallikle boğazına götürmek ne kadar güzel ahlaklı bir duruştur. Çünkü yaşanması gereken tüm güzellikleri yaşatmak cesur, yürekli ve adaletten şaşmayan kalemlerin eseridir.
Zaman öyle bir zaman oldu ki, istisnalar hariç, aydın kalemlerin kendilerine çizilen rota ile adaletli, isabetli cesur ve dürüst kalemle yol alacaklarına taraf tutarak, toplumu ayrıştırarak yazılmaması gerekenleri yazmaya başladılar. Bu yol onların toplumun gözündeki yerini, aydın kişiler olarak değil, ayrıştırıcı, adaletten uzak bir yol almalarına sebep olmuştur.
Aydın kalemlere sözüm…
Üzerinde yaşadığınız her metre kareye hizmet eden kim olursa olsun, gelen hizmetin karşılığı insanlar üzerinden mutlaka bir güzel değer bırakır ve ayrıca vicdanlarından da bir kalıcı eser mutlaka yaratır. Yaratılan bu değere uyum sağlar sağlamazsınız onu vicdanlarınıza bırakıyorum. Ama siz aydın kalemler olarak; şunu asla yapmayın, karşınıza yanlış gelen bir durumda olabilir, aslında o yanlışın araştırılıp soruşturulduğunda yanlış bir durum olmadığını da biliyor olabilirsiniz. Onu karalamak taraf olup, onu topluma yanlış aktarmak inanın ki sizin o altın mürekkeple süzülen kalemlerinizin değerini yerle bir eder. Size yazık değil midir? Taraf olabilirsiniz, karşı tarafın zafiyetlerini de yazabilirsiniz, sizin tek bir amacınız değil midir ki halkı veya toplumu ayrıştırmadan bütünleştirecek ve toparlayacak doğrultuda kaleminizi kullanmak ve hatta vicdan sesinizle hareket etmek…
Sonuç: Akıttığı her damla mürekkepte mazlumların yürek kanamalarına tanıklık eden kalemi onurlu kılmak ve yüceltmek onu tutan parmaklarla birlikte bilgeliğin yüceliğine bağlıdır. O bağlılık ne kadar uyumlu çalışırsa kalemin değeri de o kadar artar…
Burhan KAYA
09.08.2023
